Düzce Hayvanları Koruma Derneği (Bi pati ver) Başkanı Altıntaş, sorunların bir araya gelinerek çözülebileceğini vurgulayarak, “Hangi yöntemle sorunları çözeceğimizi belirlememiz ve bunu hep beraber yapmamız lazım. Bunları da Sayın Özlü öncülüğünde yapmamız gerekiyor” dedi.
4 Ekim Hayvan Hakları Günü’nü geride bırakırken, Düzce’de de hayvan haklarıyla ilgili sorunları, Düzce Hayvanları Koruma Derneği (Bi Pati Ver) Başkanı Dursun Altıntaş ile görüştük.
16 yıldır faaliyette olan Düzce Hayvanları Koruma Derneği, Düzce’de hayvanların korunması ve onların yaşam hakkı için çeşitli faaliyetlerde bulunuyor. Düzce’nin bu konudaki eksikliklerini ve var olan sorunları değerlendiren Altıntaş, uzun vadede tüm problemlerin çözümü için eğitimi işaret ediyor.
Altıntaş, pandemi döneminde hayvan nüfusunda bir patlama yaşandığına dikkat çekerken, bu patlamanın nedeninin de sadece Düzce’de değil, birçok ilde veteriner müdürlükleri tarafından alınan bir karar olduğunu söylüyor.
İşte Düzce Hayvanları Koruma Derneği Başkanı Dursun Altıntaş ile gerçekleştirdiğimiz söyleşi…
ÇÖPLÜKTE 300 KÖPEK VAR
Düzce’de hayvan hakları konusunda ne tür işler yapılıyor?
Dursun Altıntaş: 4 Ekim Hayvan Hakları Günü için uzun zamandır yaptığımız bir etkinliği tekrar ettik. Çöplükler Düzce’nin kanayan yarasıdır. Aslında bütün illerin kanayan yarasıdır. Biz de çöplükleri kapsayan bir etkinlik düzenledik. Küçük Sanayi Sitesi’nin arka tarafındaki çöplükte yer alan uyuz hayvanlara ilaç veriyoruz ve yavruları besliyoruz. Şu anda orada yaklaşık 300 köpek var. Bunların büyük çoğunluğu uyuzdu. 280’ine ilaç vererek bu hastalıktan kurtarmış olduk. Ama orada ciddi bir sorun var. Köpeklerin çoğu kısırlaştırılmamış, bu nedenle sürekli ürüyorlar. Haliyle çok fazla yavru var. Bu nedenle ilimizin kanayan yarasıdır.
KÖPEKLERİ ALDIKLARI
YERE BIRAKSINLAR
Yeni çöp tesisi açıldığı zaman bahsettiğiniz problem ne ölçüde ortadan kalkacak?
Bir önceki çöp alanı Konuralp’teydi. Oradaki alanda hala yaşayan köpekler var. Oradan ayrılmadılar. Uzun zamandır oraya çöp dökülmüyor. Ama köpekler alıştıkları yerden kolay kolay gitmiyor. Çünkü kendilerine bir barınma alanı oluşturuyorlar. Yeni çıkacak olan yasada da buna çok dikkat ediyoruz. Belediyeler kısırlaştırma veya rehabilite amaçlı bu köpekleri alsınlar. Ama aldıkları yere geri bıraksınlar istiyoruz. Bunun mantığı şu: Hayvanlar alıştıkları yerde su odağını, yemek odağını biliyor ve oradaki insanları tanıyorlar. Yasa koyucunun da ona göre davranması gerekiyor.
KUDUZ AŞILARI
NE YAZIK Kİ YAPILAMIYOR
Peki çöplükten alıp kısırlaştırdıktan veya rehabilite ettikten sonra hayvanları oraya geri bırakınca tekrar aynı hastalıkları kapmıyorlar mı?
Eğer bütün aşıları yapılırsa kapmıyorlar. Zaten belediye aldığı zaman başta kısırlaştırmayı ve daha sonra aşıları yapıyor. Tabii ülkemizde her yıl yapılması gereken kuduz aşıları ne yazık ki yapılamıyor. Bunu takip etme şansı yok. Yeni yasayla kontrol altına almamız lazım. Ama bunun için de kısırlaştırmayı çok ön plana çıkartmak durumundayız ki sayıyı bilebilelim ve hayvanları tanıyabilelim. Şimdi kuduz aşısına ilişkin mevcut yasa olmasına rağmen bunu ne yazık ki yapamıyoruz. Bunu önlemek için belediyeyi uyarıyoruz. “Sakın köpekleri merkezden alıp bir dağ başına bırakmayın” diyoruz. Ne yazık ki geçmişte belediye bu uygulamayı yaptı. Değişik dağ köylerine bıraktılar. Bereket versin oradaki tilki, çakal, kurt gibi yaban hayvanlarıyla kanlı bir temasta bulunmadılar ve kuduz belasıyla karşılaşmadık.
Şu anda belediye bu uygulamayı yapıyor mu?
Şu anda bize gelen duyumlar dışında net olan bir şey yok. Biliyorsunuz sadece merkezde bir barınak ve Akçakoca’da da ufak çaplı bir barınak var.
SUÇÜSTÜ YAKALADIK
Rehabilitasyon Merkezi’ni mi kastediyorsunuz?
Belediye orayı geçici hayvan bakımevi olarak tanımlıyor. Tabelasını bu şekilde asmış durumda. Ama orası bir rehabilitasyon merkezi değil. Aslında aynı anlama getirebiliriz ama ne yazık ki değil. Oranın başka sorunları var. Ama diğer ilçelerde ne kısırlaştırma merkezi, ne barınak, ne de ona benzer bir yapı var. Öyle bir yapıları olmadığı için köpekleri ya çöplüğe, ya dağ başına, ya başka bir ilçenin sınırına atma ya da zehirleme şansları kalıyor. Bunu yapan belediyeler var. Biz suçüstü de yakaladık. Bir ilçe belediyesi tespit ettik. İki ilçe belediyesi hakkında da ciddi iddialar var. Ama onları tespit etmediğimiz için o konuda bir şey diyemiyorum.
BASİT ÇAPLI BİR MERKEZ 23 BİN
LİRAYA MÂL OLUYOR
İlçe Belediyelerinin barınak konusunda harekete geçmesi gerektiğini mi söylüyorsunuz?
Barınak yapmasınlar. Biz hayvansever olarak barınağa karşıyız aslında. Sadece kısırlaştırma merkezi yapmaları bile faydalı olur. Biz bu merkezleri zaten araştırdık. Basit çaplı bir merkez yapmak 23 bin liraya mâl oluyor. Bunun etrafına 200 metrekarelik bir alanı çevirip 10-15 kulübe koyarsanız ve haftada bir 10-15 köpek kısırlaştırırsanız bunu kontrol altına almış olursunuz. Bir ilçede kaç tane köpek olabilir ki zaten. Olması gereken ve insani olan da budur. Diğer türlü çöplüğe attığınız hayvanlar orada yemek buluyor ama bu yiyecekler çoğunlukla küflü oluyor. Bunlar da hayvanların karaciğerlerine saplanıyor ve onların en fazla bir yıl daha yaşayıp, ölmelerine neden oluyor. Geçmiş yıllarda bu konuda uzun uğraşlar verdik. Özellikle yavrular için çok zor oldu.
Başka ilçelerin sınırlarına atılmaları da ayrıca sorunu çözmüş olmuyor. Kısır bir döngü yaratıyor. Bununla ilgili bir olay olmuştu. Bizim bir ilçe belediyesi kapalı bir kamyonla hayvanları götürürken, yolda başka bir ilin ilçesinin kamyonuyla karşılaşıyor. İkisinin de kamyonları kapalı ama tabii iki taraf da havlama seslerini duyuyor. İki taraf da “Sizin ilçeye gezi için ziyarette bulunuyoruz” diyor. Bizim bu sorunu insani, ahlaki, vicdani, dini olarak halletmemiz lazım.
ORTADA BİR POPÜLASYON SORUNU VAR
Düzce Belediyesi bu konuda ne yapmalı? Belediye Başkanı Faruk Özlü’den beklentiniz nedir?
Konuya şu açıdan bakarsak; ortada bir popülasyon problemi var. Ciddi anlamda hayvan sayısında bir artış var. Bu sorunu çözmek tek başına belediyenin görevi değil. Ortaklaşa çözmemiz gereken bir sorun. Dernekler de yerel hayvan gönüllüleri de çalışmalı. İl özel idaresi, valilik, sivil toplum örgütleri de bu konuda seferber olmalı. Bence en çok iş muhtarlara ve imamlara düşer. Çünkü kendilerinin bir cemaatleri, toplulukları var. Toplumun bu şekilde bilinçlenmesi gerekiyor. Eğer düzgün bir iletişim kurarsak onların bize hiçbir zararı yok. Bir sorun varsa ilimizde; görevini kimin yapmadığını konuşmamız lazım. “Eksik olan ne?” ve “Kim çalıştığı halde yanlış yöntemle çalışıyor?” sorularını sormamız gerekiyor.
HAYVAN BARINAĞI DÜZGÜN ÇALIŞTIRILMIYOR
Sayın Başkan Özlü’yle, göreve başladığı zaman peş peşe birkaç toplantı yaptık. Kendisi çok iyi niyetle yaklaştı ve bu konunun çözümü için bizimle ortak çalışacaklarını söyledi. Ama sonrasında kendisiyle uzun süre görüşemedik. Görüşseydik, sanırım daha fazla yol almış olacaktık. Yalnızca iyi niyetle olmuyor. Anlaşılan bir ezber var. Şu anda Düzce’deki hayvan barınağı düzgün çalıştırılmıyor. Salgından önceki kontrollerde de ben bizzat düzgün olmadığını gördüm. Barınağa gidip de memnun olan bir hayvansevere denk gelmedim ben. Aslında düzgünce binaları yapılmış, etrafı çok müsait ve çok iyi olabilecek bir barınak.
Ne yapılmalı?
Etrafı genişletilmeli. Bence oranın yönetimi şu anda ne yaptığını bilmiyor. Bu yüzden ne yapılması gerektiği konusunda destek almalılar. Faruk Bey’in bunlardan ne kadar haberi var, bilmiyorum. Ama barınak düzgün işletilmiyor.
İKİ YILDIR HÂLÂ
RÖNTGEN CİHAZI YOK
Yönetim haricinde de şu anda var olan donanım yeterli değil. İki yıldır hala röntgen cihazı yok. Biz dernek olarak çok zorlanıyoruz. Röntgen cihazı olmadığı zaman kırıklarla vs. ile ilgili bütün ameliyatları kendimiz yaptırmak durumunda kalıyoruz. Düzce merkezdeki özel kliniklere gidiyoruz ve bu maddi olarak bizi zorluyor. Barınakta düzgün çalışan bir röntgen cihazı olsaydı, özel klinikle değil, barınakla bağlantıya geçecektik. Ne yazık ki sadece eski tip bir röntgen cihazı var ve henüz çalışmıyor. Ciddi anlamda kadro eksikliği var. Veteriner hekim eksikliği var. Oradaki veteriner hekimler ciddi anlamda çalışıyorlar ama burası sonuçta 400 bin nüfuslu bir ilin bakımevi. O yüzden yeterli olmuyor. Uzman yakalama ekibi eksiği var. Ultrason gibi başka donanım eksiklikleri de var.
EZBERİ KIRAMAMA
DURUMU VAR
Bizim hala bir hayvan ambulansımız yok. Koca bir minibüsümüz var. Oraya bir sedye yapabileceğimizi önermiştim ben. Hala yapılmış değil. Minibüsün içine attığınız ayağı kırık bir hayvan her virajda savrulur. Bu iki yıldır hala değişmemişse, o zaman bir niyet eksikliği var demektir. Ezberi kıramama durumu da var. Eğitim dediğim şey de bu aslında. Orada çalışanların hepsini birebir tanıyorum. Hepsi de çok düzgün insanlar. Ama eğitime ihtiyaçları var.
SALGIN BAŞLADIKTAN SONRA KISIRLAŞTIRMA YAPILMADI
Salgın başladıktan sonra kısırlaştırma konusunda barınak yönetimi geri adım attı ve yapmadılar. Bu çok ciddi bir yanlıştır. Sadece Düzce Belediyesi Veteriner İşleri Müdürlüğü değil, birçok il de böyle yaptı. Çoğu il bunu yapınca bir patlama yaşandı. Bu sefer söylediğimiz şeyler yaşanmaya başladı. Hayvanlar alınıp başka ilçelere bırakılmaya başlandı. Bu şekilde insana soğuyan, yabanileşen bir sürü köpekle karşı karşıya kalıyoruz. Artan şikayetler üzerine bir gelişme yaşandı. Her belediye bu yola gidince İçişleri Bakanlığı’na giden şikayetlerin sayısı da arttı. Olay incelenince bakanlık, vali ve kaymakamları göreve çağırdı. Şu anda bakanlık yayımladığı genelgeyle vali ve kaymakamlara “belediyeleri denetleyin ve bunu sivil toplum örgütleriyle beraber yapın” dedi.
MECBUR KALMADIĞIMIZ SÜRECE PARA TALEP ETMEYECEĞİZ
Peki derneğinizi ve faaliyetleri destekleyen kurumlar var mı?
Sayın Özlü, festival zamanında stant açmamıza destek vermişti. Sonrasında kendisiyle görüştüğümüzde, istediğimiz yerde, istediğimiz zaman stant açmamızı söyledi. Ama daha sonra bu, belediye başkan yardımcısı tarafından iptal edildi. “Diğer dernekler de ister” dedi. Biz de bir daha stant kuramadık. Bu süreçte, bu stantlardan ciddi gelir elde ettik. Emek harcıyorduk. Oradan kazandığımız parayla, birçok yaralanma olayına müdahale edebildik. Yaklaşık iki yıldır valilikten ya da belediyeden maddi olarak destek almadık. Dernek olarak, sömürüye açık olan dernekler gibi ajitasyon yaparak para istemek gibi bir yola girmeyeceğimiz kararını aldık. Asla sosyal medya üzerinden veya dışarıdan para talep etmeyeceğimizi söyledik. Çok mecbur kalmadığımız sürece para talep etmeyeceğiz. Bu zamana kadar da çok mecbur kalmadık. Kendi aramızda dayanışmayla bu sorunları çözdük.
EMEK VE DAYANIŞMAYI ÖNEMSİYORUZ
Bütün bunları yaptığımız yerde belediyenin, devletin desteklemediği, bu şekilde bağışlar toplamayan bir dernek olarak bu işlerin altından tamamen emekle ve dayanışmayla kalkıyoruz. Bunu önemsiyoruz. Topluma da bunu aşılıyoruz. Gençler kendi aralarında, dernek çatısı altında ciddi bir çalışma yapıyorlar. Enerjilerini bu yönde olumlu işlere harcıyorlar. Sadece, şu anda CarrefourSa atık malzemelerini, bitmek üzere olan malzemelerini bize veriyor. Bunun yanında ilimizde tavukçuluk yapan Gedik Piliç, Şen Piliç ve Olgun Kırmızı Beyaz gibi firmalar bize destekte bulunuyor.
Bir de “Sivil Düşün” isminde destek aldığımız bir Avrupa Birliği sivil toplum fonu vardı.
Aslında başta düşünmediğimiz bir şeydi bu ama sonrasında eğitim konusunu düşündük. Okullarda eğitim vermeyi istedik. Bu konuda gönüllü arkadaşlarımız vardı. Doktor, sosyolog, avukat, veteriner hekim ve üniversite öğrencileri konusunda uzman kişilerle üç ay süren bir çalışma sonucunda iyi bir dosya çıkarttık. Bunu valilikle de paylaştık ve onlar da beğendi. Böylelikle okullarda eğitime başladık.
Bu eğitim sırasında bize maddi fon lazımdı. Sivil Düşün isimli bir programa başvurduk. Görseller konusunda bize destek oldular. Eğitim verdiğimiz okullarda öğrencilere mama da hediye ettik. Mahallelerinde bir kedi ya da köpeği doyurmalarını istedik. Ayrıca onlara “hayvan dostu çocuk” kartları hediye ettik. O kartları çok sevdiler.