Eskişehir Osmangazi Üniversitesinde öğretim üyesi olduğu söylenen bir yaratık aynı üniversitede dekan yardımcısı, iki öğretim üyesi ve fakülte sekreterini ruhsatlı silahı ile üniversite binası içinde öldürdü. Neden diye sorulduğunda, kendini şikayet eden öğretim üyeleri ile dekan yardımcısını “kızdığı için”, sekreteri ise “kendine bir an hakim olamadığı için” öldürdüğünü söyledi.
Bu nasıl kindir anlayamadım. Kendini yöneticiye şikayet edeni öldürmek düşüncesi bir insanda nasıl gelişebilir. Üstelik bu kişi hiç tanımadığı insanları polise ihbar ederek kimini haksız yere hapis yatırmış, kimini de mesleğinden etmiş.
Bu kişi üniversitede hiçbir sınavı kazanamamış, her konuda başarısız biri. İhbar ettiklerini korkutmak için eli silahlı tehdit savuran bir tip.
Onu koruyup kolladığı iddia edilen rektör de bu şahıs için “akli dengesi yerinde değil” diyor. Lafa bak. Özrü kabahatinden beter.
***
Diyeceksiniz ki nasıl oluyor da bu kadar kötü şeyler yapan eli silahlı olarak ortalıkta dolaşıyor ve dört insanı öldürebiliyor?
Cevap veriyorum. Hukuk fiilen yok edildiği için.
Burada yıllardır yazıyoruz. Hukuk yok olduğunda toplumun nereye sürükleneceği belli değildir. Kaos oluşur, feci neticeler doğar. Hukuksuzluk hangi devlet makamından hangi idari makamdan ve özellikle hangi yargı makamından gelirse gelsin yine de hukuksuzluktur. Kötüyü, mütecavizi, hadsizi, müfteriyi koruyan, ahlak sahibini, masumu, yoksulu, güçsüzü ezen işleyişin hukuk ve adaletle ilgisi yoktur. Daha önce de söyledik. En büyük adaletsizlik adaletsizliği adalet gibi göstermektir.
Ne yazık ki yukarıdaki örnekte olduğu gibi hiçbir iş ve değer üretemeyen, ahlaki yönden çöküntü yaşayan bireylerin bulunduğu toplumda iyi olan her şey sonunda yok olacaktır. Yok olurken iyileri de yok edecektir.
Dünya toplumlarının ve özellikle toplumumuzun geldiği eşik budur. Kendi konforumuz için birçok insanın yok olmasını arzular hale geldik. Bireysel değil kolektif içsel bir kabul haline geldi bu düşünce.
Oysa iyiliği ancak hukukla, ahlakla ve adaletle ayakta tutabiliriz.
Peki hukuku hukuksuzluktan nasıl ayıracağız?
Hukuk akıl yürütmeyi ister. Mantık ister. Adalete saygı ister. Yüksek derecede ulvi değerler ister. Ahlak ister. Vicdan ister. Toplumu ve bireyi koruyan akılcı kuralları ön planda tutar. Toplumun doğal gelişimini ve işleyişini destekler. Fıtrata aykırı davranışları dışlar. Birey ve toplum açısından tehlike yaratan davranışları cezalandırır.
Hukuk emir komutayı sevmez. Bir felsefeye dayalıdır. Çelişki kabul etmez.
Hukuk ahalinin oylaması ile işlemez. Hukuk maddi gerçeği arar. Yani gerçekte olana göre hüküm kurar. Halkın hoşuna gideni değil, acı da olsa gerçeği sever.
Hukuk sorgulamayı, şüpheyi sever. Önyargıyı, sabit fikirliliği sevmez.
Hukuk toptancılığı sevmez. Ayrıntıyı, analizi sever.
Hukuk moda olanı sevmez. Deneyimi, tecrübeyi sever.
Hukuk soyut hamaset söylemlerini sevmez. Somut delilleri sever.
Hukuk intikamı, linçi sevmez. Hukuk sükûneti sever.
Hukuk aceleyi sevmez. Soğukkanlılığı sever.
Hukuk itaati hiç mi hiç sevmez.
***
Körü körüne “itaat bir dindir.”
İslam dininin kitabı Kuranda körü körüne itaat yasaklanmıştır. Akıl etmeyi, sorgulamayı, araştırmayı, düşünmeyi emreder. Bırakın peygamberi Hak Teala kendisine bile körü körüne itaati yasaklamıştır. Kuranda Maide 119.,Tevbe 100. ve Beyyine 8. ayetlerde “iman edip salih amel işleyenlerden Allah'ın razı olacağını, onların da Allah’tan razı olacaklarını” bildirilmektedir.
Günümüzde insanların tüm ahlaki değerlerini süpürüp giden anlayış körü körüne itaattir. Bir ideolojiye, bir şahsa, bir kuruma kayıtsız şartsız itaat İslam Dini dışında bir dindir. Kör bir çıkar için yapılan kulluk derecesinde itaat ahlaki değerler yanında insani ve hukuki değerleri de silip süpürür. Hukuku adaleti yok eder. Zulmü, sömürüyü ve köleliği şaha kaldırır. Sonra da bu düzeni ne güzel adalet diye bize yutturmaya çalışır.
* Bir filmden replik.