Geçtiğimiz hafta eğitim ve öğretim ile ilgili genel bir bakış ile sorunlardan kısaca bahsetmiştik. Düzce’nin eğitim ve öğretimdeki durumu ile ilgili olarak ise okulların açılması ile özellikle bir kısım tespitler ve yetkililerden cevap bekleyen eleştiriler bekledim. Ancak hiç bir açıklama göremedik. Bunun nedeni eğitim ve öğretimde bir sorun olmaması mı? Yoksa sorunları derli toplu anlatabilecek kapasitede bir kurumun olmaması mı?
Eğitim ve öğretimde Düzce bilinen sınavlarda hangi sıralamada yer alıyor? Bunun bir açıklamasının yapılması gerekiyor. Sınav odaklı bir sisteme karşıyız. Tabi ki karşıyız ancak eğitim ve öğretimde gelinen seviyeyi ölçecek başka yollar gerekiyor ancak bizim ülkemiz için hala böyle bir ölçme-değerlendirme yapılmadığı için sınavlara endeksli olarak bir netice alabiliriz.
Yeni eğitim-öğretim yılı başladı ancak öylesine büyük maliyetlerle başladı ki, kağıda yapılan zamlarla birlikte kırtasiye malzemeleri ve yardımcı kitapların maliyetleri ile birlikte oldukça hatrı sayılır masraflarla birlikte açıldı.
Diyeceksiniz ki milli eğitim ders kitaplarını dağıtıyor. Dağıtıyor dağıtmasına da, nedeni anlaşılmaz şekilde piyasadaki diğer yayınlarla yarışacak düzeyde değil. Mecburen öğretmenler ve veliler yardımcı kitaplar almak ve aldırmak zorunda kalıyor. Ders kitabı diye verilen kitaplar eğitimciler tarafından yeterli bulunmuyorsa, milli eğitimin bir durup düşünmesi gerekmez mi?
Gelelim kağıt zamlarına.. Eğitim ve öğretimin olmazsa olmaz hammaddesi kağıda neden bu kadar zam geliyor bir düşünelim. Çünkü Türkiye kağıdın ve kağıda bağlı her türlü ürünün hammaddesi olan selülozu üretemiyor. Hadi ben salağa yatayım ve neden üretemiyor diye size sorayım?
Neden biliyor musunuz? Çünkü en yüksek kalitede selülozu üreten SEKA’yı kapattık. Aaa.. Yapma ya, ne zaman? 2005 yılında özelleştirildi. Bilmiyor musunuz?
Bilmezsiniz tabiî ki, hani şu Seka işçileri vardı. Seka özelleştirilmesin diye uğraşıyorlardı. Bilmiyor musunuz? Bilmezsiniz tabiî ki; sizin vatan hainleriyle işiniz olmaz demi ya.. Hakkını arayan herkes gibi vatan hainiydiler ya onlar.
Eğer bizde az biraz öngörü olabilseydi, işçileri de öteleyip gidip tüm Türkiye’nin biz bu özelleştirmeyi istemiyoruz demesi gereken bir yerdi SEKA.. Ancak anlayabildik SEKA’nın ülke ekonomisi açısından değerini. Hadi bakalım yerli ve milli mallar kullanmak isteyenler; şu anda tamamen dışarıdan alınan selüloz ile üretilen kağıdı kullanmayalım bakalım yerine ikame edecek bir ürün bulun da kullanmayalım. Yapabilir misiniz? Yapamazsınız. Ülkeyi ve yarınlarını elden çıkartmanın sakıncalarının kısa bir özeti SEKA’nın özelleştirilmesi ve özelleştirilmesi yolunda yaşananlar. Şimdi biz şeker fabrikalarının özeleştirilmesini seyrediyoruz ya.. Haa, bu seyirlik hal bizi bir müddet sonra aynı sonuca ulaştıracak.
Geçtiğimiz aylarda indirimli fiyatları ile 7-8 TL arasında aldığım bir top 80 gr. A4 kağıdı, geldiğimiz noktada 20 TL'ye dayandı. Dayan dayanabilirsen, kağıtla işi olanın vay haline.. İşi olmayanın da dolaylı olarak etkilendiği bir sektördür ayrıca kağıt..
Seka’nın özelleştirilmesi hakkında Dr. Murat Özveri Evrensel gazetesinde yayınlanan “Seka neydi, seka işçisi kimdi” başlıklı yazısında SEKA’nın özelleştirilmesini ve sonuçlarını, süreci bire bir takip eden bir hukukçu olarak kronolojik olarak çok güzel anlatmış bu yazıyı “https://www.evrensel.net/yazi/82147/seka-neydi-seka-iscisi-kimdi” adresinden okumanızı tavsiye ederim.
Halk olarak ülke çıkarlarının nerede olduğunu, yerli ve milliden ne anlaşılması gerektiğini bilmemek karşımıza bir fatura olarak çıkmakta, hamasetteki yerli ve milli safsatalarından bin kere daha gerçektir, Seka özelleştirmesinin başımıza açtığı sıkıntılar.
Kalın sağlıcakla, ne kadar kalabilirseniz..